24/11/2025
Güvenli Sulardan Dalgalı Denizlere: Aşırı Belirsizlik Altında Karar Verebilmek
“Sağduyulu kişi kendini dünyaya uydurur, sağduyusuz kişi dünyayı kendine uydurmaya çalışır. Tüm ilerlemeler o nedenle sağduyusuz kişilere dayanır.” – George Bernard Shaw
“Gelecek açıktır. Önceden belirlenmiş değildir. Bu yüzden kimse olacakları önceden söyleyemez- rastlantılar hariç.” – Karl Popper
Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi’nden Nüfer Yasin Ateş’in, Bilkent Üniversitesi’nden Rasim Serdar Kurdoğlu ve IE Business School’dan Daniel A. Lerner’le birlikte kaleme aldığı çalışma, bu iki çarpıcı alıntıyla açılıyor. Makale, aşırı belirsizlik altında karar verme süreçlerini ve bu süreçlerin özellikle girişimcilik bağlamında nasıl işlediğini ele alıyor.
Ekonomik koşulların zorlaştığı, siyasi belirsizliklerin arttığı bir dönemde uzun vadeli plan yapmak giderek güçleşiyor. İnsanlar artık daha çok günü kurtaran, kısa vadeli kararlara yöneliyor. Bu da bizi iki düşünme biçimiyle karşı karşıya bırakıyor: “Bir yerden başlayayım, sonrası gelir” diyenler ve “Acele etmeyeyim, dikkatli karar vermeliyim” diyenler. Araştırma, özellikle ilk gruptakilerin — yani hızlı karar alıp harekete geçenlerin — belirsizlik ortamlarına daha kolay uyum sağladığını gösteriyor. Belirsizliğin yeni normal haline geldiği bir dünyada bu uyum becerisi altın değerinde. Türkiye gibi, değişkenliği yüksek bir ülkede bu bulgular daha da anlam kazanıyor.
Belirsizlikle Karşılaşınca: Veriye mi Sezgiye mi Güvenmeli?
Orman yangınlarını düşünelim. Bu afete yabancı değiliz; 2024’te Türkiye’deki yangınlar bir önceki yıla kıyasla yüzde 78 arttı. Ancak daha önce hiç yaşamadığımız büyüklükte bir felaketle karşı karşıya kaldığımızda ne yapmalıyız? Eldeki verileri analiz edip uzun değerlendirmeler mi yapmalıyız, yoksa sezgilerimize güvenip hızlıca yeni çözümler mi üretmeliyiz?
Benzer bir ikilem iş dünyasında da karşımıza çıkabilir. Diyelim ki kendi işinizi kuruyorsunuz ve çözmeniz gereken bir sorun var. Fakat bu sorun, daha önce deneyimlediğiniz hiçbir şeye benzemiyor — bambaşka bir pazar ya da yepyeni bir teknoloji söz konusu. Bu durumda nasıl ilerlersiniz? Ayakları yere basan, temkinli kararlar mı alırsınız; yoksa içgüdülerinize güvenerek, sonucu belirsiz de olsa yeni yollar, yeni çözümler mi denersiniz?
İki Farklı Yol: Eristik mi, Heuristik mi?
Araştırmada iki farklı karar verme biçimi öne çıkıyor: eristik ve heuristik. Eristik süreçlerde kararlar çoğunlukla içgüdülerle, fazla düşünmeden, hatta sonuçları pek hesaba katmadan veriliyor. Heuristik kararlar ise daha bilinçli bir akıl yürütmeye dayanıyor; eldeki ipuçları değerlendiriliyor, olası sonuçlar tartılıyor ve kararlar buna göre alınıyor.
Peki, belirsizlik ortamında hangisi daha etkili? Araştırmaya göre, özellikle öngörülemez durumlarda eristik karar veren girişimciler daha hızlı ve etkili uyum sağlıyor. Çünkü bu kişiler veriye takılıp kalmadan fikirleriyle oynayabiliyor, yeni çözümler denemeye daha açık oluyor. Aşırı belirsizliğin hüküm sürdüğü ortamlarda bu tür esneklik büyük avantaj sağlayabiliyor.
“Yap Gitsin” Kültürü: Karar Almaktan Çok Harekete Geçmek
Girişimcilikte eristik karar alma süreçlerinin bir avantajı da düşünmekten çok harekete geçmeye olanak tanıması. Ortalama bir insanın günde 35 bin karar aldığı düşünülüyor. Peki bunların kaçı gerçekten hayata geçiyor?
Sosyal medyada sıkça karşımıza çıkan “tutkunun peşinden git”, “hemen başla”, “bekleme, yap” gibi mesajlar da bu eylem odaklı yaklaşımı destekliyor. Bir idam mahkûmunun sözlerinden doğan ve dünyanın en iyi sloganlarından biri kabul edilen “Just Do It” tam da bunu söylüyor: Çok düşünme, başla gitsin. Girişimcilik literatüründe de benzer ifadelerle sıkça karşılaşıyoruz:
- Seni en çok ne heyecanlandırıyorsa onu yap.
- Bekleme, başla.
- Şans cesurların yanında.
Bu söylemler, kararsızlık yerine eylemin cesaretini ön plana çıkarıyor — özellikle belirsizlikle dolu bir dünyada.
Duygusal mı, Cesur mu? Eristik Kararların Kaynağı
Eristik kararlar çoğu zaman tutkular, haz arayışı, özgüven, hatta bazen dikkat eksikliği gibi biyolojik ya da kültürel etkenlerle alınır. Bu yüzden dışarıdan bakıldığında aceleci ya da duygusal görünebilir. Ancak bu kararlar asıl gücünü kişiyi harekete geçmeye teşvik etmesinden alır.
Tutkunun peşinden gitmek kısa vadede başarısızlıkla sonuçlanabilir, ama uzun vadede girişimcilik başarılarının kapısını aralayabilir. Üstelik kişi sevdiği işi yaptığı için daha çok tatmin duyar ve cesaretini de daha kolay toplar.
Veri Kadar Tutku da Önemli
Sonuçta, karar alma mekanizmalarında duyguların etkisini göz ardı etmemek gerek. Eristik kararlar genellikle güçlü duygularla — sevgi, nefret, tutku ya da bağlılık — şekillenir. Bu duygular, karar vereni bir fikre ya da projeye sıkı sıkıya bağlayabilir. Girişimciler de bu yoğun güdülerle hareket ettiklerinde, belirsizlik karşısında geri adım atmak yerine yeni yollar aramaya daha yatkın hale gelir. Yatırımcılar da artık sadece verilere değil, girişimcinin bu tutkusu ve adanmışlığına da bakıyor.
Oxford Sözlüğü’nün 2023’te yılın kelimesi seçtiği “beyin çürümesi” (zihinsel tükenmişlik), sosyal medyadaki anlamsız içerik bombardımanını anlatıyor. Oysa farkı yaratan şey, sadece ekran kaydırmak değil, harekete geçmek. Memuriyetin ve klasik beyaz yaka işlerin anlam kaybettiği, girişimciliğin öne çıktığı bir çağda, durağanlığı geride bırakıp belirsizlik içinde dahi harekete geçebilenler, yeni dünyanın kurallarını yazanlar olacak.
Anahtar bulgular
• Aşırı belirsizlik durumlarında, heuristik değil eristik kararlar daha etkili uyum sağlama imkânı sunuyor.
• Eristik kararlar, “bekleyip düşünmektense harekete geç” yaklaşımıyla öne çıkıyor.
• Girişimcilikte bu tür kararlar, özellikle öngörülemeyen durumlarda avantaj sağlıyor.
• En uygun zamanı beklemek yerine adım atanlar, hayallerine ulaşma şansını artırıyor.
Kurdoglu, Rasim Serdar and Ateş, Nüfer Yasin and Lerner, Daniel A. (2023) Decision-making under extreme uncertainty: eristic rather than heuristic. International Journal of Entrepreneurial Behaviour and Research, 29 (3). ISSN 1355-2554 (Print) 1758-6534 (Online)




